Balıkesir’in Ruhu Sadece Taşta, Toprakta mı Saklı?
Balıkesir… Sadece tarihi eserleri, turistik kıyıları ve kültürel mirasıyla değil; yaşanmışlıklarıyla, insanıyla, sesiyle, kokusuyla ve dokusuyla anlamlı bir şehir. Müzeleriyle geçmişe, yaylalarıyla ferahlığa, sahilleriyle huzura açılan kapıdır belki ama onu Balıkesir yapan yalnızca bunlar değildir. Çünkü bir şehri şehir yapan, onun haritada kapladığı alan değil; yaşattığı hissin ta kendisidir.
Balıkesir; sokakta gülerek koşan bir çocuğun neşesidir. Gölgesinde oyun oynanan ağacın gövdesidir. Tarladan dönen, yorgun ama umutla gülümseyen çiftçi amcanın alın teridir. Tezgâhının başında ilmik ilmik dokuma yapan teyzemizin sabrıdır. Evlat bekleyen yaşlı bir çiftin, pencere önündeki sessiz duasıdır. Kaldırım kenarında uyuklayan kedi, kıyıda su içen kuş, sokaktan selam veren komşudur Balıkesir.
Bir yağmurdan sonra toprağa sinmiş çiçek kokusunda saklıdır Balıkesir. Bi ağacın altına yaslanıp gökyüzünü izlerken içimize çektiğimiz sessizlikte, geceleri uzaklardan duyulan köpek havlamasında, sabahları uyanan horoz sesinde hissedilir. Rengârenk yöresel kıyafetlerle halay çeken kadınların ayak sesidir Balıkesir. Pazarda "bereketli olsun" diyen esnafın, fırından yeni çıkmış ekmeğin buğusudur.
Balıkesir sadece bir şehir değil; yaşayan, anlatan, öğreten ve büyüten bir yaşamdır. İnsanı, hayvanı, çiçeği, taşı, toprağıyla bir bütün olan; geçmişle bugünü aynı potada harmanlayan bir bellektir. Kar beyazı kuzusuyla da, köy çeşmesinden su taşıyan çocukla da, saban süren yaşlı bir ellerle de yeniden ve yeniden doğan bir hikâyedir. Bir ilçesinde üzüm yetişir, bir diğerinde zeytin; ama her karışında sevgi yeşerir, emek kokar.
Çünkü bizce Balıkesir’i Balıkesir yapan; sadece geçmişin izleri değil, bugünün sahip çıkanlarıdır. Tarihi kadar bugünü paylaşanlarıdır. Sokakta yürüyen bir gencin selamı, tarlasındaki çiftçinin duası, çömlek başında dönen toprağın kıvama gelmesi, bir annenin elinden çıkan dantelin sabrı, her biri bu topraklara ait kimliğin parçalarıdır.
Balıkesir’i anlatmak, sadece broşürlerde yer alan bilgilerle olmaz. Onu tanımak için yokuş yukarı yürüyüp bir çınar ağacının gölgesinde dinlenmeli, köy kahvesinde çay içip bir büyüğün anlattığı hikâyeyi dinlemeli, sabah pazarda alışveriş yaparken "nasılsın" diyen teyzenin gözlerine bakmalı. Çünkü Balıkesir, yaşanmadan bilinmez.